Paris’te Moda Tasarım Eğitimi
Paris deyince aklımıza başta Eyfel kulesi, Seine nehrinin romantik buğulu görüntüsü, Champs Elysée’nin parıldayan ışıkları ve tabii ki “Moda Şehri” geliyor. Paris, dünyanın önemli moda merkezlerinden biri, ayrıca da Haute Couture’un doğduğu yer, prêt- à- porter (hazır giyim) teriminin yaratıcısı. 19. yüzyılın sonu, 20.yüzyılın başından beri Lanvin, Poiret, Vionnet , Chanel, Dior, Balenciaga ya da YSL, Christian Lacroix gibi birçok ismin doğduğu yer. Bu moda evlerinin bir çoğunu bugün gezmek mümkün. Bazıları, örneğin Fondation Yves Saint Laurent, ayrıca faaliyetlerini vakıf seklinde sürdürerek moda tarihinin günümüze akmasına katkıda bulunuyorlar. Geçmişin, günümüzle ne alakası var diyeceksiniz. Moda alanında var. Günümüzde moda uluslararası. Tasarımcılar her milletten. Paris, Londra, Milano dışında, Hindistan, hatta Güney Afrika ‘da da -Moda haftaları- (ve Türkiye’de) düzenleniyor. Bu dünyanın tasarımcılarının konuştuğu ortak dil, modanın ortak tarihine dayanıyor.” New Look”, “Courrèges beyazı”, “YSL smoking” gibi referanslar herkes için aynı görsel ve sembolik değerleri ifade ediyor, ortak bir baz oluşturuyor. Moda tarihini günlük hayatında yaşamış ,görmüş, hissetmiş olmak bir moda tasarımcısı için “ aynı dili konuşuyor olmanın” ilk adımı. Köklere dönmek, tasarım ve yaratıcılık sürecinin vazgeçilmez kaynaklarından biri.
Paris’in çok kültürlü ve alabildiğine zengin sanat ortamının da tasarımcının yaratıcılığına etkisi yadsınamaz. Modern sanat galerileri ,Centre Pompidou, Fondation Cartier gibi merkezler çağdaş sanatın nabzını tutarken, Louvre Müzesi, Musée d’Orsay gibi kurumlar, klasik dönemden beri sanat tarihini anlamamız ve sevmemizde büyük rol oynuyor. Musée Galliera ya da Musée des Arts Décoratifs’te açılan moda sergileri markalar, tasarımcılar ve moda tarihi hakkında önemli bilgi ve referansları bizlere taşıyor. Trendlerin kalbi Colette, Onward, Spree gibi mağazalarda atıyor. (mesela her an Colette’te Karl Lagerfeld’le burun buruna gelebilirsiniz). Bu referans noktalarına sahip olmak, bir tasarımcının hayat damarlarından biri. Paris, trendlerin, ürünlerin, üreticilerin, alıcıların, satıcıların, her türlü bilgi ve kaynağın bir araya geldiği ve sonra tekrar geldikleri yere dağıldığı dev bir buluşma adresi. Bir nevi enerjinin yoğunlaşma ve tekrar dünyaya dağılma noktası. Yılda iki defa olmak üzere Paris Moda Haftası, iş bağlantılarının sağlandığı Pret- A- Porter fuarı, sektörün faaliyetinin başlangıç noktası, iplik siparişlerinin geçildiği Expofil fuarı ve sezonun kumaş ve renklerinin belirlendiği, dokuma bağlantılarının yapıldığı Premiere Vision, alanlarında Avrupa’nın en önemli fuarlarını oluşturuyor. Listelerde yer almayan ( Féderation de Prêt- à- Porter ya da Chambre Syndicalede la Haute Couture Parisienne‘e kayıtlı olmayan) “ non- scheduled” bir çok etkinliği de hesaba katarsak, Paris moda etkinliklerine en çok ev sahipliği yapan şehir. Geleceğin tasarımcılarının daha öğrencilik yıllarında bu dünyayla tanışması, is dünyasına kendilerini hazırlamaları acısından çok önemli. Moda sektörü markalar ve tasarımcılardan çok daha geniş kapsamlı. Yan sektörleriyle beraber gerçek bir bilgi birikimi ve uzmanlaşma gerektiriyor. Örneğin: Haute Couture için broderileriyle ünlü Lesage, aksesuar çiçek ve tüyler üreten Lemarié ve diğerleri günümüzde artık bulması oldukça zor olan değişik zanaatların en üst düzey temsilcileri. Chanel bundan bir kaç sene önce içlerinde Lesage’in da bulunduğu dört tedarikçi firmayı satın aldı. Sırf bu kendi deyişleriyle “savoir faire”(know- how) yok olmasın diye.
Paris tüm bu sektöre özel işletmelere ulaşmanın ve onlarla düzenli olarak çalışmanın en kolay olduğu yerlerden biri. Birçok tasarımcının kendine Paris’imerkez edinmesinin önemli sebeplerinden biri de bu çalışma kolaylığı. Bu çok kültürlü, çok milletli dünyada, Paris ayrıca Anglosakson kültürüyle Fransız geleneğinin füzyonuna da şahitlik ediyor. Marc Jacobs zamanının yarısını New York ‘ta kendi markası için, diğer yarısını da Paris’te Louis Vuitton’da geçiriyor. İngiliz asıllı John Galliano uzun yıllardır Dior’un kreatif direktörlüğünü yapıyor. Kaliforniya kökenli Rick Owens ise Avant Guardist markasının yanısıra, Paris in en eski ve köklü kürk markalarından biri Revillon’un tasarımlarını yapıyor.Paris’te enerjik ve genç, yeni bir rüzgar esiyor. Paris’te okumak işte bu sebeplerden dolayı enteresan. Bir de tabii kendine uygun okulu bulmak önemli. Birçok okul Fransızca eğitim veriyor. Esmod’un moda tasarımı programının ilk yılı İngilizce, geri kalan kısmı Fransızca.Studio Bercot ve Les Ecoles de la Chambre Syndicale de la Couture Parisienne sadece Fransızca eğitim veriyor. Parsons Paris ‘in 4 yıllık programının tamamı İngilizce, bunun 1 yılı, istenirse Parsons New York’ta geçirilebiliniyor. Parsons Paris moda tasarım bölümünden geçen sene mezun olan DavidPack bir noktaya daha dikkatimizi çektive okul seçiminde, mesleki hedefin önemine değindi. « Örneğin daha çok kreatif direktör, artistik direktör alanında bir seçim yapılacaksa Parsons Paris ve Studio Bercot bu amaca uygun okullar. Daha teknik alanlarda, (model çıkarma gibi) Esmod ve Les Ecoles de la Chambre Syndicale de la Couture Parisienne enteresan olabilir diye konuyu detaylandıran David’e göre çok önemli bir nokta da stajlar. Bu alanda eğitim göreceklere mesajı şu şekilde:”
Fransızlar tanımadıklarını ya da daha önce beraber çalışmadıklarını işe almıyorlar. Ben hem daha az tanınmış tasarımcılarda hem de büyük moda evlerinde staj yaptım.İkisi de moda sektörünün nasıl işlediğini anlamak ve öğrendiklerimi okulda uygulamak için faydalı oldu. İlerde bir Fransız firmasında çalışabilmek için burada staj yapmış olmak ise çok önemli” Parsons Paris moda tasarımı bölüm başkanı Martina Koehne ise bizi akademik programları hakkında ayrıntılı bilgi verdi. “ Parsons Paris’in moda tasarımı programının esası, bir profesyonel stüdyo çalışmasının okul ortamına uyarlanmasına dayanıyor. Öğrenciler konsept aşamasından itibaren, çizim, patron çalışması, renk ve kumaş seçimi, ayrıca dikiş, aksesuar gibi üretimin son aşamasına kadar her etabı öğreniyor, 3 yıl süren stüdyo çalışması sonucunda kullanılan malzemeler, tasarım- üretim teknikleri ve tekstil tasarım metotları hakkında deneyim kazanıyor, ayrıca kendi kişisel vizyon ve yaratıcılıklarını geliştiriyorlar. Önemli bir nokta: öğrenciler projelerini, piyasada aktif çalışan tasarımcıların kritiklerine göre geliştiriyor, dolayısıyla profesyonel dünyanın gereklerine ve sınırlamalarına uygun, gerçekçi bir yaklaşım kazanıyorlar. Mezuniyetleri için kendi kapsül kolleksiyonlarını hazırlayıp, sene sonunda basın ve profesyonellerin bulunduğu bir moda defilesi ile tanıtıyorlar.”
İnsanın geleceğini belirlemeye çalışması, okul ve meslek seçimi ve bunun için yapılan tüm araştırmalar, başvurular tabii ki kolay değil. Ancak şu doğru ki, moda alanında geleceğini hazırlamak isteyenler için Paris her zaman ilginç ve iyi bir seçenek. Dünyanın önde gelen, görsel sanatlar ve tasarım alanında en yüksek standartta Amerikan eğitimini, Avrupa akademik kurumları tarafından tanınarak gerçekleştiren Parsons Paris School of Art& Design, 40’ı aşkın milletten öğrenciye, BFA (Bacheolor of Fine Arts) ve BBA (Bachelor of Business Administration) diplomasi sağlıyor. Gerek New York gerek Paris mezunları arasında Tom Ford, Marc Jacobs gibi tasarımcılar yer alıyor.
Parsons Paris,14 rue de Latellier 75015
Paris www.Parsons-paris.com